27 Mayıs 2011 Cuma

pismis tavuk mu?o da ne yasamis ki?...:))Stonhenge!!...

8 saatte londraya ucus (4 saat yol;4 saat gatwicke'e zorunlu ucus sonucu ucak ici oturum).Izlanda'nin kulleri sonucu olusan firtinadan dolayi gatwick'e zorunlu inis...sonra heathrow'a gecis ve tabi ki kacan ucak!kmlerce suren ve yapilamayan rebooking kuyrugu..nerede oldugu belli olmayan valiz...kalacak otel bulamama..internetten buldugunu sandigin otel icin saatlerce taxi kuyrugu bekleme..esek yukuyle taxi parasi odedikten sonra;buldugunu sandigin b&B'a gittiginde orada yer olmadigi ogrenme;gece yarisi taxisiz ve odasiz olarak londranin bir kosesinde kalis...en sonunda sabah 4 civari buldugun perili b&b'a yerlesip donarak uyumaya calisma..ve hala ne zaman ucacagimi bilmiyorum?birazdan yine havaalanina yolculuk...:))coook egleniyorum...ciddiyim....:))))


Ertesi gun....:


Bildiginiz gibi 3 gun once Canada'ya gitmek uzere yola ciktim..Londra aktarmali ucacaktim...Hazirliklar yapildi;bavul kapandi ve 26sinda ciktim yola...4 saatlik ucustan sonra Londara'da olup,1 saat sonraki Vancouver ucagina binecektim...Once her sey aradaki fark cok kisa acaba ucaga yetisebilir miyim dusuncesiyle basladi bence....:))Londra'ya yaklasirken katanin anonsunu duyduk;hava sartlarindan dolayi Gatwick'e inis yapicaz yaklasik 40 dk.lik bir gecikme olacak...Himmm;aman ne guzel..Hostesle konustum;sorun yok aktarmali ucak oldugu icin sizi beklerler dedi..Ok;bir rahatladim..Bir taraftan da kendime soyle kizmaya basladim..Londra aktarmali oldugu icin aslinda baslangicta 2 gun Londra'da kalip Stonhenge'i gorup oradan Amerika'ya gecip Arizona filan dolasip Canada'ya gecicektim..Sonra maddi-manevi kaldirabilecegim bir seyahat olmadigi icin Amerika ayagini iptal ettim..Direk Vancouver!Ucakta soyle dedim kendime;"e ;iyi de londra ayagini niye iptal ettin ki..?" Keske dedim 2 gun once cikip Stonhenge'i bir gorseydim;buralara kadar gelmisken...



Neyse;Gatwick'de 40 dk. degil 4 saat oturduk ucagin icinde..:)Vancouver ucagi da kacti tabi..Dedim hayirlisi...Sonrasinda basima gelenleri zaten dun facebook;a yazmistim;bilirsiniz..Hani hakkaten pimis tavuk hikayesi...Ama hic bir saniyesinde offf demedim gercekten..Bilmiyorum sado-mazosist ve maceraci ruhum boyle besleniyor sanirim....:))))

Dun sabah tekrar gitti havaalanina ve yaklasik 4 saatlik kuyruktan sonra sira bana geldiginde adam soyle dedi:"Eger yarim saat once gelseydiniz sizi Vancouver ucagina koyabilirdim ama su anda dolu ve ancak yarin ucabilirsiniz!..."" Hahahahahahah...:))Ne guzel!Once sansimiz zorliyim mi diye dusundum dogrusu..Seattle'dan gidiyim;toronti'dan gidiyim filan diye onu bunu sorarken;aslinda zorlamamam gerektigini dusundum..Ve dedim ki "Meleklerim lutfen bana bir cevap gonderin;hangisi hakkimda hayirli?"..Karsimdaki gorevli bana soyle cevap ver:"Siddetle yarin ki direk Vancouver ucusuyla gitmenizi tavsiye edrim..digerleri cok yorucu olacak sizin icin"...Himm dedim tamam;cevap bu..Ve bugun Londra saatiyle 13.00 icin direk Vancouver ucusunu okeyledim...Simdi ogleden sonrasinda serbesttim..Peki ne yapabilirdim sizce?....:))

Hemen Stonhenge'e gitme yollarini arastirmaya basladim..Turlarin saatini kacirmistim..Araba kiralamayi dusundum..Gittim kiralama servisine tam herseyi ayarlamisken birden aklima burada trafigin ters oldugu aklima geldi..geldi macerayi seviyorum da bu kadarini degil!!..:))Hemen vazgectim..Once otobus sonra tren alarak Salsbury'a ulasacaktim..Itiraf ediyim vazgecmeyi duusndum..Elimde  icinde 2 makina ve 4 lensin oldugu bir kabin valizi;bir laptop cantasi;kitaplarimin oldugu bir sirt cantasi ve bir de kendi cantam..butun bunlarla 2 aktarmayla Salsbury'a gidip;oradan nasil oldugunu bilmedigim birsekilde Stonhenge'i gidip;bu kadar esyayla gezip fotograf cekmeye calismak???...Himmm...ya da esyalari odaya goturup Oxfors Street'e cikip kahve icmek mi??..Birden dedim ki kendime;sen zaten bunu istemedin mi ucakta??Sana bu firsat sunulmus;vaktin var;gormeden donersen pisman olursun!Londra'yi defalarca gormusum zaten..Neyse karar verdim ve biletlerimi aldim..Once otobusle Woking;ardindan trenle Salsbury!Oradan da bakicaz artik Stonhenge'e nasil gidecegime...


  Salsbury'e geldigimde cikista gorevliye nasil gidecegimi sordum ..Saat yaklasik 16.30 civariydi ve bana bu saate oranin kapandigi soyledi!!Neeeeeeeee!! Olamaz dedim...Hayir hayirrrrrrr!....Dedim sansimi deniycem;nasil giderim???Bana disarda taxiler oldugunu ;onlarla pazarlik edebilecegimi soyledi..Ciktigimda bir taxi bekliyordu zaten..Taxi soforune yolculugun ne kadar surecegini ve ne tutacagini sordum..Bana "seni oraya goturu beklerim ve geri getiririm 35 pound'a"..Atladim tabi...:))Esyalarla nasil dolasip;cekim yapicam derken;esyalarimi birakabilecegim bir arabam bile olacakti!!!Harika!..Bu arada Londra'dan bu yana havadaki gri;yogun;kasvetli bulutlar icin de dua ettim..Lutfen gidin ve bana gunesi gosterin diye...:))



 Taxiye bindigim andan itibaren gunes acmaya basladi..20 dk. sonra iste Stonhenge'deydim!!!!!...Muhtesemdi;muhtesem!!!!!......



Taslarin etrafina ayak bastigimdaki duygumu anlatam..Stonhengedeydim ve hava gunesliydi!!!!...:))Harika duygular icindeydim...Stonhenge'de ne var acaba beni bu kadar ceken diye dusunuyodum..O anda cevabimi buldum!!!BEN!!!evet BEN ...!!!!!!


Dusunce gucu Allah'in bize verdigi o kadar kiymetli bir guc ki...Istediklerimizi isik hiziyla gerceklestirebiliyor evren!...Ucakta bunu ben istemedim mi?Neden 2 gun Londra;da kalip Stonhenge'i gormedim diye hayiflanmadim mi kendime..Havanin gunesli olmasini istemedim mi???...Bu kadar net istediginiz her seyin gerceklestirildigini fark etmemistim;inanin!!!Isteyin yeter!...Stonhenge'e gelmem oranin enerjisiyle ilgili degildi..Benim bunu net bir sekilde anlamam icindi!....Dilediginiz her seyin gerceklestirilecegini bilin yeter!..DILEDIGIMIZ HAYAT BIZE VERILIR!!!DUSUNMEM YETER!I...ISTEMEM YETER!...INANMAK YETER!!...

Ve bu konuda caba da harcalamayim elbet!!..Sartlar benim icin olusurken;ben adim atmazsam (mesela usuneip vazgecseydim...) yine bisey olmaz..Sartlarimi fark edip;adimimi atmalayim...O anda ne kadar sansli oldugumu dusundum..kac tane insan hayatinda Stonhenge'i gormeyi isteyip ve bunu basardi acaba...Ve dedim ki sadece isteyerek ve dusunerek yaratmiyorum;ben ayni zamanda bunu yaratacak azme;guce ve imkanlara da sahibim...Yuzbinlerce tesekkur Allah'ima;sukurler olsun ki bana bu imkani da tanidi...Her anlamda ben istedigimi yaratma gucune sahibim..Dusunerek;cabalayarak;azmederek;isteyerek.....BINLERCE TESEKKURLER!...



Oradaki duygularimi nasil anlatsam;ne kadar yazsam tarif edebilecegimi sanmiyorum...Ben bunun icin Stonhenge'e gitmeliydim..Bunu tam;net;%100 anlamak icin!Ve oyle de oldu....:))))


 Hepinizi sevgiyle kucakliyorum;isikla kalin...:)))







6 Mayıs 2011 Cuma

Kazdaglari'nda Hidirellez...













Hafta sonunda Kazdaglarindaydik...Hem biraz kafa dinlemek istedik;hem de hidirellezi kutlamak istedik..Hidirellezi kutlamak belki de hayatimda ilk defa kullandigim bir cumle oldu..Ama eskilerden dinlerdik neler yapilirmis Hidir ie Ilyas'in bulusmasini kutlamak icin..Soooyle bir icim giderdi dinlerken;"eskiler ne guzelmis yaa..." deyip bir ic gecirirdim hep..Iste boyle bir duygu vesile oldu Kazdaglari yollarina dusmek icin...Cuma ogleden sonra ciktik yollara..Arkadaslarim ve sevgili Eva!..Hava da bize jest yapti..2 gun gunluk guneslik;piril piril bir hava;bol oksijen ve Muslume Teyze'nin muthis yemekleriyle;bedenimizi;ruhumuzu bir tazeledik ve donduk yine Istanbul'a...Yoga hocam ve arkadasim Basak;yazisinda oyle guzel anlatmis ki kutlamalari bundan sonrasina onun yazisiyla devam etmek istedim:

"Geçtiğimiz hafta sonu Hıdrellez şenlikleri için Kaz Dağları’ndaydım. Dilek tutmak için onca yol gidilir mi demeyin; gidilir. Hem de gidilip ne iyi edilir.

Rahat ve mutlu bir iş hayatım var. Tercihlerime göre belirleyebildiğim çalışma saatlerim, uyandığımda kahvaltı edecek, kendime ayıracak vaktim var. Şımarıklık değil, çok sevdiğiniz bir iş yapıyor olsanız da –ki ben iştahla yapıyorum işimi– zaman zaman uzaklaşmak, rutinin kırılması için gerekli.

Rutinden ritüellere geçiş o yüzden çok kıymetli. Rutin ve ritüel, ikisi de kendi içinde zorunluluk belirtse de ritüelin birleştirici bir yanı var. Biz de bu birleştiriciliğin peşinden gittik Kaz Dağları’na kadar.

Hıdrellez ritüellerine katıldığımız köy Akçay yakınlarında, Türkmen Alevileri’nin yaşadığı Mehmet Alan köyü. Konaklamak için dağın sessiz yamacındaki Hızır Kamp eşsiz bir yer. Aile işletmesi, yemekler bahçeden, içinden Hasan Boğuldu çayının bir kolu geçiyor. Cennet’ten bir köşe.

Cuma akşam geç saatlerde kampa vardığımızda şömine yanmış bizim için şahane yemekler hazırlanmıştı bile. Cuma gece tüm köy bir araya geliyor, ateş yakılıyor, dilekler dileniyor, yemekler yeniyor. Biz bu seremoniyi kaçırdık yazık ki.

Tüm köyün bir araya gelmesi fikri bile biz şehirde yaşayan yalnızlar için garip bir durum. Nasıl yani diye sorduk; bütün köy mü toplanıyor? İstanbul’da on kişi birlikte organizasyon yapmak bile uzun bir hazırlık süreci gerektiriyor, hepimizin başka hayatları, programları, öncelikleri. Ertesi sabah güneşle birlikte şahane bir uykunun ardından düşüyoruz ritüellerin peşine.
Mezarlığa gidiyoruz diyor rehberimiz; şaşırıyoruz.

Biz şehirde mezarlıkların önünden bile korkarak geçeriz diye düşünüyorum. “ Yiyecekler, hediyeler dağıtılır mezarlıkta” diyor, “Almamak ayıptır, ne verilirse almak zorundasınız”. Düşünsenize almamak ve ayıp sözcükleri aynı cümlede telaffuz ediliyor. Kim artık tanımadığı birisine gönülden bir hediye veriyor ki?

Şaşkınlıklardan şaşkınlık beğenemeyerek gidiyoruz mezarlığa.

Ölümden hep korkuyla bahsederiz ya biz, bu insanlar ölümle, ölüleri ile barışıklar. Her aile -sülale de diyebiliriz- kendi yakınlarının olduğu mezarların dibine, etrafını tuğla ile çevirdiği ocaklar kuruyor. Bu ocaklar kahve pişirmek için. Küçük bir mezarlık olmasına karşın ben 9 tane ocak saydım. Her ocağın başında yere serilmiş kilimler üzerinde kadınlı erkekli, çoluklu çocuklu kalabalık gruplar. Yemekler yeniyor, sohbetler ediliyor, kahveler içiliyor. Bir tek fala bakılmıyor. Biz fala bakmayız diyor bir tanesi; Allah’ın işine karışmayız. Ölüm yaşamın içine akıyor, kaybedilenler hatırlanıyor, yaşayanlar için ölmek de yaşamak kadar olağanlaşıyor.
Pazar günü akşamüzeri yola çıkmadan önce dilek ritüeli için tepeye, bir yatıra gidiyoruz. Bilge bir dedenin yatırı burası; tepede, zeytin ağaçlarının ortasında. İnsanlar dualar okuyorlar, yine birlikteler. Yanan onlarca mumun arasından kendimize, umutlarımıza bir yer buluyor, dileklerimizi diliyoruz.

Bu kez maddi dünya bizi her şeyi ile esir alamıyor, ölümle aramızdaki mesafe azalıyor, evler arabalar yerini huzurlu ve sağlıklı yaşam dileklerine bırakıyor..."

Basak Yuksel


http://www.gazetesiz.com.tr/makaleler/basak-yuksel/kazdaginda-hidrellez-120126.html

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...